Ödemiş Ağzı, İzmir ilinin güneydoğusunda yer alan Küçük Menderes Ovası'nın doğusundaki Ödemiş, Beydağ ve Kiraz ilçeleri ve köylerinde konuşulur. Bir üst bağlamda incelenecek olursa Bandırma - Antalya hattının (TGBB: 131) batısında yer alan ve adına Türk Diyalektolojisinde (Güney) Batı Anadolu Ağızları adı verilen ağızlardan birisidir ve bu ağızlarla birçok ortak özelliği vardır.
ÖDEMİŞ AĞZININ ÖZELLİKLERİ
Ödemiş Ağzı'nın, Küçük Menderes Ovası'nın doğusundaki Ödemiş, Beydağ ve Kiraz ilçeleri ve köylerinde konuşulduğunu Önsöz'de belirtmiştik. Doğrusu bu ağıza Küçük Menderes Ovası Ağzı adını vermek, dilbilimsel açıdan daha doğru olurdu; ancak Tire ve Bayındır ilçeleriyle bu ilçelerin köylerinden derleme yapamadığımız ve Doğu Küçük Menderes Ovasının doğusundaki en önemli ilçe Ödemiş olduğu için bu adı seçtik.
Bugün birçok arkaizmleri bulunan ve çok kere Eski Osmanlıcayı andıran Anadolu ağızlarından (TGBB: 131), birisi de Ödemiş Ağzıdır. Coğrafi konumu (kuzeyi Bozdağlar, güneyi Aydın Dağları, doğusu bu iki dağ kütlesinin kapattığı ve sadece batısı açık bir ovada bulunması) Ödemiş Ağzının birçok arkaik özelliklerinin korunmasında etkili olmuştur. Ancak bu özellikler, 1970'li yılların ortalarından itibaren televizyonun gittikçe yaygınlaşmaya başlaması, daha sonra özel kanalların artmasıyla, yerini yavaş yavaş standard dile bırakmaya başlamıştır. Bu yüzden lehçeler ve ağızlar yerlerini standard dile bırakmadan bunların birer sözlüğü hazırlanmalıdır. Bizim derlediğimiz malzeme bir bakıma kent ağırlıklıdır. Öyle sanıyorum ki, kuzeyde Horzum ve Oğuzlar, güneyde de Bıçakçı ve Pirinççi köylerinden daha arkaik (eskil) malzemeler de toplanabilir.
Lehçe ve ağızların dilibilim açısından önemi, onların ortak kültür dile oranla daha ileri bir gelişim aşamasında bulunmalarıdır. Öyle ki bir ortak kültür dilinin (= standard dilin) lehçe ve ağızlarına bakılarak, o dilin gelişimi hakkında fikir sahibi olabiliriz. Somut bir örnekle açımlayalım bu düşüncemizi:
Bilindiği gibi Orta Türkçe aşamasındaki Oğuzcada, Eski Türkçenin sözcük başlarında bulunan k ve t sesleri ötümlüleşerek g ve d olmuştur (örn. kelmek > gelmek; tağ > dağ). Ama standard Türkçemizde bu değişimin dışında kalan taş = taş, kalmak = kalmak gibi birçok da örnek vardır. Bu gelişim birçok Anadolu ağzında sürdüğü gibi Küçük Menderes Ovası ağızlarında da devam etmiştir: daş, galmak. Bu saptayım, (Güney) Batı Anadolu ağızlarının neredeyse ortak özelliğidir.
SÖZ VARLIĞI
Ödemiş Ağzı’nın söz varlığı, diğer bütün yerel ağızlarda olduğu gibi, ortak kültür diline iek olarak iki önemli özelliğe sahiptir.
1. Ağızlarda, izleri çok eskiye (Oğuzcaya ve temas kurulmuş öteki dillerden yani Rumcaya, Arapçaya ve Farsçaya) kadar gidebilen sözcükler korunabilir. Birer örnek verecekolursak sırasıyla: çiğin (Oğuzca), podye (Rumca), bêşira (Arapça), safdıran (Farsça) gibi sözcükler bu kümeye girer.
2. Ağızlar “kapalı” bölgelerde oluşur ve kendilerini koruyabilirler. Dışa kapalı bu toplumlarda kendine özgü szcük ve kavramlar yaratılır. Bunların başında haftanın günlerine verilen adlar gelir. 19. yüzyıl boyu Orta Anadolu'da, kıyı şeridi dışında ülkenin iç kısımlarında ekime açılmamış topraklar hiç de küçümsenmeyecek kadar boldur. Yüzyılın sonlarına kadar geniş köylü kitlesi, ulusal pazar ilişkileri çok sınırlı, kapalı bir hayat tarzı ve ekonomik ilişkiler sistemi içinde yaşamaktaydı.
Ödemiş temelinde haftanın günleri şunlardır:
Tiribazarı (Tire pazarı) Pazartesi
Gocubazarı (Koca Pazar) Salı günü
Kelesbazarı (Keles = Kiraz ilçesi Pazarı) Çarşamba
Bellambol (Bellambol = Beydağ ilçesi ) Perşembe günü
Cuma
Ödemişbazarı (Ödemiş Pazarı) Cumartesi
Girey Pazar
Ödemiş’te durum böyleyken Beydağ’da Pazartesi gününe verilen isim (Beydağ’ın Tire’ye uzaklığından ya da arada Ödemiş’in bulunmasından olsa gerek) Gireytesi’dir.
BAZI YEREL SÖZCÜKLER
aba abla
acâsız tez, hemen, ansızın, hiç beklemeden
acır acur; salatalıkgillerdendir; Alm. Anguriengurke, Cucumis anguria
accıgdâ (< azıcık daha) biraz daha
aççıg = accıg (Gerileyici benzeşme; bkz. Demircan 1979:80)
âgıdeş arkadaş
alaf (< alev) alev
alaşgın alışkın
alavış gıyâmed çok gürültü(lü)
aleñgilli zor, güç, içinde tuzak bulunan; Alm. diffizil
aleddirig elektrik
amallı çok şey isteyen, durmadan ağlayan çocuk
Apsara y.a., bugünkü Veliler
avaç ağaç
babuc pabuç, ayakkabı; krş. bobuc; (PTF: 245 Labialisation)
badılcan patlıcan
bahca bahçe
beslengi besleme, aybak. dulgarı beslengisi
biyo (< bir yol) bir kez
böğün bugün (TDGBB: 132/11)
bötü böğcü börtü böcek, böcekler; Alm. Ungeziefer
bülüç (< Far. bülûc horoz ibiği) (erkek) piliç
cılbag çıplak; aybak. çılbag
ça Küfürlerin sonuna getirilen doldurma bir sözcük, örn. Anasını satem ça!
çante çanta
çılbag çıplak; aybak. cılbag
çıtır kibrit; aybak. ıstırpo
çikin 1. çirkin; 2. kötü; Bizim takım yenildi, peg çikin oldu gâri.
daban taban; daban gevreği tatlı maya hamurdan yapılan bir tür simit
dakışma kovalama(ca)
darçın (< Far. dâr-ı Çin “Çin ağacı”) tarçın
darı (< ET tarıg) mısır (Dizin: 114)
de gidi Senden buni hiç beklemiyordum evlâdım; böyle mi yapılır hiç? anlamına gelen De gidi yôrum de... deyişinde geçer.
değirme değirmi
depig (< tepik) tekme; depig furmag tekme atmak
dırbızan(lıg) trabzan(lık); Alm. Treppengeländer
dibeg bulgur dövülen taş; dibege giresice bir ilenme sözüdür
dibile kayganaya benzer bir hamur işi tatlısı
dingoz yarı deli, kalk gidelim akıllı; Gelivê dingozum, gidivê ayvazım. deyiminde geçer.
emme ama (İkizleme için bak. Demircan 1979:80,81)
etah bunak, bunamış
evelddôsun tevekkeli
eyi iyi (TDGBB: 146)
fıran fıran telâşlı telâşlı
fıraz horoz
gavilleşmeg kavilleşmek, sözleşip anlaşmak, bir şey kararlaştırmak
gıcır kuş sapanı
gireygün(ü) pazar günü
gübür gübür (goşmag) kümeler halinde (koşmak)
güre sokulgan olmayan çocuk
hâ ya evet evet (yükselen ve düşen ses tonuyla); Hâ ya gaşşim "Evet kardeşim (ne demezsin.) "Alm. ja ja
hinci şimdi
ıngıraz (< Ar. inkırâz) zayıf düşüren, takat bitiren hastalık.
ıscacıg sıcacık; aybak. ıscag
ilahna lahana (> ilehne)
ilâzım ( ilêzim)
kayır kayır kum gibi; pürüzlü; aybak. kıyır kıyır
kelbaş karnıbahar
kompir patates (< Bulgarca kompiri < Avusturya Almancası Grundbirne); bkz. Hasan Eren, Türk Dili Dergisi (VIII-92): 81-84.
lavır lıvır anlaşılmayan sözler; lavır lıvır e'meg (anlaşılmayacak sözler etmek)
laylom naylon
mancâ pancar
maypênir (< maya peyniri) bir peynir türü
meyminet(siz) meymenet(siz), uğur(suz), asık yüzlü
nacab nasıl (< ne acaba?); örn. Nacab (i)şey? Nasıl bir şey?; nacabôsa nasıl olsa; aybak. acıbâ
nemilâzım (< ne(yi)me ilâzım) Ne(yi)me gerek; ne(yi)ne gerek
ovkma = oğkma, ôkma
önkürde şurada
paldımsız dizginsiz; davranışlarına ve sözlerine dikkat etmeyen kişi; kadınların yanında söylenmeyecek yakışıksız, uygunsuz (söz), Alm. ungezügelt; örn. paldımsız naf ayıp söz
pampır (< vapur) buharlı küçük tren (Derleme Sözlüğü, c. 9: 3393, papır maddesi); şeytan pampırı küçük buharlı dekovil
pesmat peksimet
potur sazanbalığı; Alm. Karpfen, cyprinus carpio (L.)
safdıran (< Ar. saff + Far. derân "düşman saflarını delmek için ilk saldıran asker") safımsı, kolay inanan
somya karyola
şımşırıg ıpıslak
şovk (< şavk) ışık (Kul Mustafa'da da geçer: "Dokandı şavk yele, kürelendi, gel", Cahit Öztelli, Bektaşi Gülleri, Istanbul 1985, s. 220)
tatavi(ye) boşuna
tırkılımag (tırkıladı) sürgülemek
tumofil otomobil
üngürde şurada
ütmeg (< ET utmak) yutmak, kazanmak (Banguoğlu: 67)
velvile (< Ar. velvele) telâş, heyecan; gürültü
yal gibi tatsız, tuzsuz (yemek)
yalabıg düzgün, güzel (< yalabık "glänzend, blank") (R. E. Feser: 88), örn. yalabıg yalabıg gonuşmag iri laflar etmek, yalabığ yüzlü güzel yüzlü
yalım galiba, belki
yavız yavuz, iyi, hoş
zoba soba
Doç. Dr. Özgür SAVAŞÇI